Bitişiklik Kuramları
Literatürde klasik koşullanma yaklaşımı içinde yer alan Watson ve Guthrie'nin öğrenme yaklaşımları, klasik koşullanmadan bazı farklılıklar içermektedir. Watson, klasik koşullanmanın önemli bir öğrenme kaynağı olduğunu; ancak canlıların koşulsuz uyaran ve koşulsuz tepkilerinin sınırlı sayıda olduğunu, koşulsuz uyarıcı olmadan da öğrenme olabileceğini ifade etmiştir. Watson ve Guthrie öğrenmede en önemli noktanın bitişiklik ilkesi olduğunu, canlıların birbirine yakın zamanda gördükleri uyaranları birbirlerine eşlediklerini söylemişlerdir.
Watson'un Öğrenme Yaklaşımı Watson, öğrenme psikolojisinde davranışçı öğrenme kuramının kurucusu olarak bilinir. Watson insanın boş bir levha olarak doğduğunu, doğuştan getirdiği herhangi bir bilgi ve beceri olmadığını, her şeyi çevresinden öğrendiğini belirtir. Watson "Bana sağlıklı bir düzine çocuk John Broadus Watson verin, onları ailesel özellikleri, ırkları ve cinsiyetlerine bakmadan istediğiniz meslekte insanlar haline getirebilir, onları isterseniz doktor, avukat, tamirci, hatta hırsız, dilenci bile yapabilirim." sözü ile davranışçı kuramın en önemli iddiasını ileri sürmüştür. Watson, öğrenmenin temel ilkesinin bitişiklik ve tekrar olduğunu belirtir.
"Öğrenmede klasik koşullanma önemlidir; ama her öğrenme için koşulsuz uyaran-koşulsuz tepki ilişkisi gerekli değildir." görüşünü ileri sürer. Bitişik uyarıcılar birbiri ile koşullanır. İki uyaranın birkaç kere birlikte verilmesi koşullanma için yeterlidir. Watson öğrenmenin bitişiklik ve tekrar yolu ile oluştuğu görüşünü ispatlamak amacıyla Albert isimli 11 aylık bir çocuk ile bir çalışma yapmıştır. Albert, farelere karşı herhangi bir tepkisi olmayan sağlıklı bir çocuktur. Watson, Albert'in karşısına beyaz renkli fareler bırakmıştır. Albert ilk kez gördüğü farelere karşı herhangi bir tepki vermemiş, daha sonra emekleyerek farelerin yanına gitmiştir. Albert farelerin yanına gittiğinde, Watson metal bir kapağa çekiç ile vurarak çok yüksek bir gürültü çıkarmıştır. Çıkan gürültü Albert'in korkması ve ağlamasına neden olmuştur. Watson bu denemeyi birkaç kere tekrarladığında, Albert; gürültü ile fareleri birbirine koşullamış, beyaz fareleri görür görmez ağlamaya başlamıştır. Daha sonraları Albert fare korkusunu beyaz nesnelere genellemiş, beyaz bir tavşan, beyaz sakallı birisini ve beyaz renkli bir kürkü gördüğünde de ağlamıştır. Watson, Albert'e korkmayı öğrettiği gibi korkmamayı da öğretebileceğini ileri sürmüştür; ancak Albert'in annesi çocuğu deneyden aldığı için bu iddiasını ispat edememiştir. Watson, korku veren uyarıcı ile rahatlatıcı bir uyarıcının birlikte verilmesinin zaman içinde korku tepkilerini ortadan kaldıracağını söylemiştir. Watson'un öğrencilerinden Mary Cover Jones, Watson'un bu düşüncesini deneysel olarak gerçekleştirmiştir. Mary Cover Jones, tavşandan korkan Peter isimli iki yaşındaki bir çocuğu yüksek bir sandalyeye oturtmuş, ona sevdiği şekerlemelerden vermiştir. Peter şekerlemeleri yerken kendisine uzak bir yere tavşan bırakılmıştır. Zaman içinde tavşan Peter'e aşama aşama yaklaştırılmıştır. Peter'in korkusu zaman içinde azalmış ve ortadan kalkmıştır. Deneyin sonunda Peter tavşana dokunmaya, onunla oynamaya başlamıştır.
Bu teknik daha sonraları sistematik duyarsızlaştırma olarak isimlendirilmiştir. Organize edilmiş bir davranışı söndürme süreci olan, sistematik duyarsızlaştırma uygulaması, özellikle korku ve fobi tedavisinde kullanılmaktadır. Sistematik duyarsızlaştırma uygulamasında, korkulan nesne ya da canlı ortamda bulundurulurken yarattığı fizyolojik belirtiler ortadan kaldırılarak, nesne ile korku tepkileri arasındaki koşullanma yok edilir. Örneğin; örümcekten korkan bir bireye, korku ve kaygının vücutta ortaya çıkardığı belirtiler ve bu belirtileri gevşeme ve nefes egzersizleri yoluyla nasıl kontrol edebileceği öğretilir.
Daha sonra birey korkusunun düzeyine göre örümceklerle yakınlaştırılmaya başlanır, ilk olarak örümceklerle ilgili bir film veya belgesel izletilir. Film izlenirken bireyde gerginlik ve korku belirtileri ortaya çıkacaktır. Birey korku belirtilerini gösterdiği zaman gevşeme egzersizlerini uygular. Gevşeme egzersizleri sayesinde birey bedenindeki hızlı kalp atımı, sık nefes alımı gibi gerginlik ve korku belirtilerini ortadan kaldırır. Birey örümcek belgeselini izlerken kendisini rahat ve sakin hisseder, gergin değildir. Bu uygulama birkaç kez tekrarlandıktan sonra, bireyin bulunduğu odaya bir kavanoz içinde canlı örümcekler alınır. Ortaya çıkan gerginlik ve korku belirtileri tekrar gevşeme egzersizleri yoluyla ortadan kaldırılır. Daha sonra bireyin örümceklere kavanozun üstünden, camın arkasından dokunması sağlanır. Kaygı belirtileri tekrar gevşeme egzersizleri yoluyla ortadan kaldırılır. En son aşamada bireyin küçük bir örümceği önce peçete daha sonra da çıplak elinde tutması sağlanır. En son süreçte örümcek ve korku belirtileri arasındaki ilişki, (koşullanma) ortadan kaldırılmış olur.
Guthrie'nin Öğrenme Yaklaşımı Guthrie öğrenmede en önemli ve tek ilkenin bitişiklik ilkesi olduğunu, en son yapılan davranışın öğrenildiğini ve öğrenmenin tek deneyimde gerçekleştiğini belirtir. Öğrenmede ödül, ceza, tekrar gibi ilkelerin önemi olmadığını iddia eder. Uyarıcı ve tepkinin zaman içinde birbirine yakın olmasının öğrenme için yeterli olduğu görüşünü savunur. Guthrie'ye göre bir uyaranı tepki takip ettiyse, o uyaran tekrar ortaya çıktığında davranış tekrar eder. Guthrie'nin görüşü hakkında çok fazla eleştiri bulunmaktadır. Ancak onun alışkanlıkları yok etme konusunda ileri sürdüğü görüşler dikkat çekicidir. Guthrie'nin istenmeyen alışkanlıkları değiştirmek amacıyla kullanılabilecek eşik, yorgunlukve zıt tepki yöntemi olarak üç farklı önerisi bulunmaktadır. Bu üç yöntemde de istenmeyen davranışı ortaya çıkaran uyaranı bulma ve bu uyaran ortaya çıktığında başka bir tepkinin ortaya çıkmasını sağlamak hedeflenir. Birey yeni bir uyaran-tepki bağlantısı kurar. Uyaranı gördüğünde de yeni tepkiyi sergiler.
Eşik Yöntemi: Uyarıcı çok az verilerek istenmeyen tepki ile çağrışımının ortaya çıkması engellenir. Uyarıcının düzeyi zaman içinde artırılarak istenilen düzeye erişilir. Pilav sevmeyen bir çocuğa her kaşıkta birkaç tane pirinç tanesi yedirilir. Çocuk pirinç tanesini fark eder ama verdiği rahatsızlık tükürmesini gerektirmez. Zaman içinde pirinç sayısı artırılır. Zamanla pirinç yemesi sağlanabilir. Bu uygulamada çok dikkatli ve sabırlı olmak gereklidir.
Yorgunluk Yöntemi: Bıktırma olarak da bilinen bu yöntemde, bireye değiştirilmek istenen davranışı, yorulup bıkıncaya kadar tekrar tekrar yaptırılır. Birey tekrar tekrar yaptığı bir davranışı sonrasında, davranışın verdiği hoşnutluk zamanla hoşnutsuzluğa, yorgunluğa ve tiksintiye dönüşür. Son yapılan davranış öğrenildiği için uyarıcı rahatlama yerine tiksinti ile koşullanır. Kibrit yakmayı çok seven bir çocuğa yüzlerce kibrit arka arkaya yaktırıldığında, çocuk kibrit yakmaktan yorulur, kibrit yandığında ortaya çıkan ses ve koku rahatsız edici olmaya başlar. Kibrit, kötü bir koku, ses ve parmaklarda acı ile koşullanır. Çikolatayı çok seven bir çocuğa, kusmasına yol açacak kadar çikolata yedirilirse, çikolata ile kusma birbirine koşullanır. Çocuk daha sonra çikolata gördüğünde kusma ihtiyacı duyacaktır. Çok sevilerek çok yenen bir yiyeceğin zaman içinde nefret edilen, tiksinilen bir şeye dönüşmesi günlük hayatta sıklıkla karşılaşılan bir şeydir. "Her gün bal yiyen baldan bıkar." atasözü bu ilkeyi özetler.
Örnek Soru: Kibrit yakmaktan hoşlanan bir çocuğa çok fazla kibrit verilmiş ve kibrit yakmaktan bıkması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu durumda kibrit yakma alışkanlığı yok edilirken aşağıdaki öğrenme kuramcılarının hangisinin önerdiği yönteme başvurulmuştur? (2002 – KPSS)
- A)Thorndike B) Skinner C) Pavlov D) Guthrie E) Bandura
CEVAP: D
Zıt Tepki Yöntemi: Bu yöntemde, istenmeyen bir davranışı meydana getiren uyarıcı ile birlikte, ona zıt olan, onunla rekabet edebilecek kadar etkili, istenen davranışı meydana getiren bir başka uyarıcı sunulur. Kedilerden korkan bir çocuğun annesinin kucağına bir kedi alması zıt tepki yöntemine örnek olarak gösterilebilir. Kedi ve anne iki farklı sonuç ortaya çıkaran uyarandır. Kedinin varlığı çocuğu huzursuz edecek; ancak annesinin varlığı da rahatlatacaktır. Annenin varlığının yaratacağı rahatlık duygusu, kedinin yarattığı huzursuzluktan daha güçlüdür. Annenin varlığı ile kedinin koşullanması sonrasında çocuk kedi gördüğünde rahatlık hissedecektir.
Garcia Etkisi Geleneksel klasik (tepkisel) koşullanma çalışmalarına yeni açıklamalar getirerek önemli katkılar sağlayan araştırmacılardan biri de Garcia'dır. Garcia tat koşullanması ya da diğer ismi ile (ya da diğer ismiyle Garcia Etkisi) adı verilen çalışmaları ile klasik koşullanma yoluyla öğrenme de önemli bir yere sahiptir. Garcia, klasik Koşullanma çalışmalarında ilk olarak bitişiklik ilkesine karşı çıkmıştır. Yani Garcia'ya göre koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki zaman aralığının kısa olmasına gerek yoktur. Örneğin; öğlen yemeğinde yumurtalı bir yemek yiyen bir bireyin, yemekten 6-7 saat sonra zehirlenerek kusması sonucunda birey kusmasının sebebini öğlen yediği yemeğe bağlayabilir. Klasik koşullanma ilkelerine göre bu bağın çok kısa bir sürede kurulması gerekirken bu örnekte bağ, saatler sonra kurulmuştur. Garcia'nın klasik koşullanma çalışmalarındaki ikinci önemli görüşü ise her türlü nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasında bağ kurulamayacağıdır. Garcia yaptığı deneyde zil, ışık gibi uyarıcılarla mide bulantısı arasında bağ kurmayı başaramamış ancak koku ve mide bulantısı arasında bağ kurmuştur. Bunun sebebi organizmanın koku karşısında mide bulantısı göstermesinin doğal olarak sık karşılaşılan bir durum iken diğer uyarıcılarla mide bulantısı arasında bir aşinalık bulunmasıdır. Örnek Soru: Akşama doğru midesi bulanan Esra, öğle yemeğindeki mayonezden zehirlendiğini düşünmüş ve bu olaydan sonra uzun süre mayonez yememiştir.
Esra'nın uzun süre mayonez yememesi aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (2008 – KPSS)
- A)İkinci derece koşullama (üst düzey)
- B)Batıl davranış
- C)Ayırt etme
- D)Koşulsuz tepki
- E)Olumsuz tat koşullaması (Garcia etkisi)
CEVAP: E